Konuya öğrenme kuramları çerçevesinde yaklaşalım. Yağmurun insanda barınma ihtiyacı hissettiren doğal bir olay olduğunu düşünebiliriz. Çünkü yağmura maruz kalmak ve sonrasında kurulanamamak üşütmemize, savunma sistemimizin zayıflamasına ve sonrasındaysa her türlü viral ve bakteriyel enfeksiyonlara yakalanmamıza neden olabiliyor. Bu nedenden ötürü, yağmur bizlerde üstü kapalı ve korunaklı bir alana sığınma davranışını tetikliyor. Peki, bu davranış nasıl tetikleniyor. Elbette ki, eğer ki sözünü ettiğimiz birincil bir güdü ve o güdüyü dolaysız ve araçsız tetikleyen doğal bir uyaransa klasik koşullanma kuramının da üzerine kurulduğu koşulsuz uyaran - koşulsuz yanıt ilişkisinden bahsetmemiz gerekiyor. Nasıl ki açlık yemek yeme davranışını, susuzluk su içme davranışını tetikliyorsa, yağmur da bir barınak bulma davranışını tetikliyor.
Davranışçı ekol ve öğrenme kuramlarının birçoğu çevremizdeki her türlü uyarana verdiğimiz yanıtlardan bahsediyor. Bu öyle bir zincir ki, her bir uyaran zinciri, kendisiyle bağlantısı kurulmuş yanıt zincirlerini tetikliyor. Zaten davranışçı psikologlar, öğrenmenin zaman almasını da bu zincirin öğrenilmesinin ve uyaran-yanıt ilişkilerinin kurulmasının zaman almasına bağlıyorlar. Buradaki zincirimiz, yağmur uyaranına karşı verdiğimiz kapalı bir mekâna sığınma yanıtını oluşturuyor. Atalarımızın şartlarını düşündüğümüzde, yaşadıkları ya da sığındıkları alanlar girişi basık mağaralardan oluşuyordu. Haliyle bu mağaraya girmek için başlarını eğmek zorunda kalıyorlardı. Benzer şekilde, günümüzde de yağmur yağdığında altına girdiğimiz brandalar vs... kimi zaman basık ve kafamızı eğerek girebildiğimiz korunaklar. Daha açık bir deyişle atalarımızdan devraldığımız davranış kalıpları halen basık brandalar gibi alçak korunak sistemleriyle ödüllendirilmekte. Dolayısıyla, yağmur yağdığında, bizlerde otomatik olarak başımızı eğerek bir sığınağa girme davranışı tetikleniyor. Ancak, bu uyaran-yanıt ilişkisinde kimi zaman yanıtların aralarındaki ilişkiler öyle kuvvetleniyor ki, baştaki uyaran sondaki bir yanıtı da tetikleyebiliyor. Tıpkı bizim durumumuzdaki gibi. Yağmur yağdığında, henüz civarda bir barınak bulunmamasına rağmen insanlarda kafa eğme davranışı gözlemlenebiliyor. Bu merkez açıklamamızdan sonra, gözlemin de insan davranışlarındaki önemine parmak basmamızda fayda var. Yağmura karşı pek çok kişi başını eğerek yanıt verince, sosyal çevresini sürekli olarak gözlemleyen diğerlerinde de aynı davranışta bulunma eğilimi oluşuyor.